İmge

Doğanın bana verdiği bu ödülden
Çıldırıp yitmemek için
İki insan gibi kaldım
Birbiriyle konuşan iki insan.

_E.Cansever_







İlle de görmek için mi beklenir güzel günler
Beklemek de güzel..
_Arif Damar_





Gözlerimin künyesindeki hüzün, bu kente gelme suçum.
Çünkü yüreğim bu kentte kabuslar görür.
Duygularım uçurum büyütür.
Ismarlama bedenlerde ömür çürütür, çürür ölüm bile.
Kimlikler sahipsiz mezardır, kimi sahipsizler mezara sığmazlar.
Akdoğan Tuncay’dır, vakti gelmeden kazınır.
Ay düşmez yüzlerine, baş taşlarında adları yüzlerine kapatır.
İstanbul adalet gibi pahalı bir fahişedir.
Sadece varsıllara yakasını çözmüştür.
Ey içinden deniz geçen İstanbul.
İki yakan bir araya gelmesin.
_Tuncay Akdoğan_







Sevgilim, ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim. 
Elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara, 
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden.. 
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz, 
"Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz". 
Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere, 
O gülün yüzü gülmüyor sensiz, 
O köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı, 
Hepten hüzünlü bu günlerde. 
Gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye, 
Masada tabaklar neşesiz, 
Koridor ıssız, 
Banyoda havlular yalnız.. 
Mutfak dersen - derbeder ve pis, 
Çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş, 
Vantilatör soluksuz, 
Halılar tozlu, 
Giysilerim gardropda ve şurda burda, 
Memo'nun oyuncak sepeti uykularda. 
Mavi gece lambası hevessiz, 
Kapı diyor ki açın beni, kapayın beni. 
Perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi,
Radyo desen sessiz, 
Tabure sandalyalardan çekiniyor, 
Küçük oda karanlık ve ıssız.. 
Her şey seni bekliyor, her şey gelmeni, 
İçeri girmeni, 
Senin elinin değmesini, 
Gözünün dokunmasını 
Ve her şey tekrarlıyor 
Seni nice sevdiğimi.. 

_Cemal Süreya_











İçimi açtım sana
İçini açmak için

_Birhan Kskin_







Ve bizim bir haziranımız
Bir yıl kadar yetecektir dünyaya
_T.Uyar_





Dışarı çıkmadık;çünkü hep dışarıdaydık
İçeri girmedik;çünkü hep içerideydik
_E.Cansever








birimizin kalbi ötekinde acı
şu farkla yaşıyoruz aynı kaderi
sen, yaralarını gösteriyorsun
kimliğini sorduklarında
ben, kimliğimi gösteriyorum
utancım sorulduğunda
_Şükrü Erbaş_









Ey gözleri şiir yazan çocuklar
Dünya nasıl da yenik ve yaralı
Yorgun düşmüş avuçlarınızda
Bir tek
Sizin gülüşünüz var onu güldürecek
Bir de filiz veren tohum elleriniz
Bugünün yorgun ayaklarını
                        Yarının güzel sabahlarına götürecek  _Adnan Yücel











Zamani yiyip bitirdi karanlik. 
Gece yoktu. 
Günes çoktan kömürlesmis ve yeryüzü yapiskan bir karanlikla örtülmüstü. 
Yabanil sesler geliyordu derinlerden ve karanligi ince bir biçak gibi yirtiyordu. 
Saklayan kirbaç gibi... 
Aci duvarini asan bu sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabugunu zorluyordu artik. 
Sesim yoktu. 
Karanligin karninda yitirdim sesimi. 
Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. 
Ama durmadan soruyorlardi. 
Tanrilar bilmiyordu sorduklari seyleri, peygamberler büsbütün hain çikmisti. 
Ama yine de soruyorlar, soruyorlar, soruyorlar...

Ahmet Telli-Su Çürüdü'den..























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder